Kahve illetine nasıl bulaştım?

date
Nov 3, 2021
slug
kahve-illetine-nasil-bulastim
status
Published
tags
food
personal
summary
Filtre kahveyi ilk içtiğim zamanı tam tarih olarak hatırlamıyorum ama yeri çok net hatırlıyorum. Ağaç Ev'in arazisinde. İlk inşaat zamanlarında, tahtaların çakılması için birkaç arkadaş Selçuk Abi'ye yardıma gitmiştik.
type
Post
Photo by Jakub Dziubak.
Photo by Jakub Dziubak.
Filtre kahveyi ilk içtiğim zamanı tam tarih olarak hatırlamıyorum (5-6 yıl önceydi sanırım) ama yeri çok net hatırlıyorum. Ağaç Ev'in arazisinde. İnşaatın ilk zamanlarında, tahtaların çakılması için birkaç arkadaş Geyve'ye, Selçuk Abi'ye yardıma gitmiştik. Onların arasında Hüsam da vardı. Odun ateşinde kaynattığı suyu kullanarak French Press ile Starbucks'tan aldığı öğütülmüş bir kahveyi demleyip bardağı elime tutuşturduğunda o kadar seveceğimi kesinlikle tahmin etmiyordum. Bu nedir dedim ya, bu kadar harika bir şey olabilir miydi? Tamam amansız bir Türk kahvesi tüketicisi olmadım hiçbir zaman ama bu bambaşkaydı. Zihnimde fişeklerin patladığı zaman o zamandı. Sonra o hızla çalıştığım ofise bir filtre kahve makinesi aldık. Alış o alış, başlayış da o başlayış oldu.
Kahve hakkında okumaya, bir şeyler izlemeye, nedir değildir diye araştırmaya o zamanlar başladım. Bir kere zehri almıştım, artık kurtulamazdım. Çekirdek çeşitleri, aromalar, gövdeler filan derken olayın ucu bucağının olmayacağını artık anlamıştım. Ama iş işten geçmişti. Kendime de bir French Press aldıktan sonra sağolsun Hüsam yine kahve hayatıma bir dokunuş daha yaptı. Bana Bialetti marka orijinal bir Mokapot hediye etti. Filtre kahveden içtiğim lezzet çıktı bu kez iki katına.
Sonra bu böyle olmazdı. Öğütülmüş kahvenin bayatlamasının ister istemez daha kısa sürdüğünü, bir öğütücü edinmek gerektiğini anladım. Tavsiyeler de o yöndeydi zaten. Hario marka bir öğütücü aldım, iki katına çıkan lezzet oldu dört kat. Çık çık bitmeyecekti bu belliydi.
Kahve yaptıkça, el değirmeniyle öğüttükçe aldığım lezzet de çeşitlenince farklı deneyimlere yelken açmaya başladım. Vietnam'dan o yörenin usulünde bir metal filtre ve kahve aldım. Onun da tadı apayrıydı.
Butik kahvecilerde yapılan kahveleri içtikçe yeni yöntemler denemek inanılmaz zevkliydi artık. Espresso türevleri başkaydı ama filtre dünyasının ondan geri kalır tarafı yoktu. Durduramadım kendimi Chemex ve V60 aldım. Chemex biraz narindi, tadı başkaydı ama kırılgandı. Kırıldı da. Tekrar almadım. Bir dönem de onlarla oyalandım.
Tabi ekipmanlar da çeşitlendikçe çekirdekler de çeşitlenmeye başladı. Yeni yerlerden, yeni çekirdekler edinmenin yollarını bulmaya başladım. Aldığım çekirdekler kavrulmuştu ve bir zaman durup düşündüm. Ben bunu çiğ alıp neden kendim kavurmuyordum? İllete bulaşmıştım artık, kaçar yanı yoktu. Aldım da. Bu sene değil ama önceki seneler kavrulmuşla çiğ kahvenin fiyatı tam yarı fiyatına denk geliyordu. Hem uygun oldu bir zaman, hem de uğraşması zevkliydi. Bu sene artık bu fark kalmadı. Ama fırın kullanarak kendi kavurduğum kahve çok daha başka oldu. Taze kavrulmuş gerçekten çok güzel oluyor, hala çiğ kahve denk getirdiğimde alır kavururum.
Son ekipman ile (tabi başka aşklara yelken açmazsam) konuyu bağlayalım artık: Aeropress. Yukarıda saydığım tüm ekipmanlardan daha temiz, daha pratik ve daha güzel kahve içmemi sağlıyor bu alet. Sağolsun onu da Tolgay hediye etmişti.
Bu arada, ev tipi Espresso makinelerine göz kırpmıyor değilim. Dedim ya zehri bir kere aldınız mı kurtulmak zor. İnanılmaz pahalı olanlar da var, bütçeme biraz uygun olanlar da. Aeropress ile şimdilik mutluyum, farklılık olsun diye V60 ve Mokapot ile de ara sıra demliyorum ama uygun bir Espresso makinesi denk getirirsem sanırım affetmeyeceğim.

Günde ne kadar içiyorum?

İlk başlarda daha fazlaydı ama artık abartmıyorum. Günde en fazla iki defa. Onun da biri gündüz çalışırken, biri de (olursa) akşam Semra ile. Her gün aksatmadan içiyorum diyemem, bazen özellikle içmiyorum. Bağımlı olmanın ve yoksunluk yaşamanın manası yok. Ama iyi kahveye kesinlikle hayır demiyorum. Beni diyarlardan diyarlara götürebiliyor.

Hangi çekirdeği seviyorum?

Sanırım bu illetten bu kadar zevk almamın sebebi, kendi yaptığım dahil, her defasında başka bir tat almamdan kaynaklanıyor. Beni en çok çeken de bu, bir içtiğim diğeriyle tıpatıp aynı olmuyor. O yüzden çekirdek çok değiştiriyor her şeyi. Marketlerde satılan öğütülmüş filtre kahvelerden de almışlığım var ama taze kavrulmuş çekirdeğin yerini gerçekten hiçbiri tutmuyor. Taze kavurduğuna inandığım birkaç yerden alıyorum. Genellikle de Eminönü'ndeki toptancılardan. Bu zamana kadar birçok çekirdek denedim ama ekipman seçiminde olduğu gibi bu da kişinin kendi zevkine bağlı. Ben genellikle orta kavrulmuş seviyorum. En çok sevdiğim ilk beşte Peru, Kenya, Honduras, Yemen ve Etiyopya var. Gerisi iyi gün dostu.
Benim her halükarda memnun olduğum bu illete bulaşma hikayem kısaca böyle. Kahve sohbetine hayır demem, haberleşelim içelim bir ara. Hadi afiyet olsun.
 

© Bekir Arslan 2008 - 2024