Sinemada izlediğim ilk film
date
Sep 20, 2021
slug
sinemada-izledigim-ilk-film
status
Published
tags
movie
personal
summary
Yılı da filmi de çok iyi hatırlıyorum. Eskişehir'e üniversite için gittiğim ilk seneydi, yani 2004. Anadolu Üniversitesi'nin örgün eğitimi de mi varmış ya geyiklerini yeni yeni duyduğum zamanlar. Yeni gelmişim, sancılı geçen ilk aylar sonrası yeni arkadaşlarla sokaklarda fink atıyoruz.
type
Post
Yılı da filmi de çok iyi hatırlıyorum. Eskişehir'e üniversite için gittiğim ilk seneydi, yani 2004. Anadolu Üniversitesi'nin örgün eğitimi de mi varmış ya geyiklerini yeni yeni duyduğum zamanlar. Yeni gelmişim, sancılı geçen ilk aylar sonrası yeni arkadaşlarla sokaklarda fink atıyoruz. Nerede ne yapılır, nerede ne yenir, burada ne varmış, şurası da neymiş böyle derken sinemaları da o zaman gözüme kestirmiştim. Doktorlar Caddesi'nde o zamanlar hatırladığım iki sinema vardı. Arı ve Kılıçoğlu. Hayatımda ilk gittiğim sinema salonu da Arı'nınkiydi. İlk gittiğim film de 2004 yılında piyasaya çıkan G.O.R.A.'ydı. O zamanlar farkında değildim ama açılışı onunla yaptığıma şu an üzgünüm 😂.
Perdeleri nispeten kötü olan Arı’dan ziyade Kılıçoğlu'na daha çok giderdik ama hangi filmleri orada izledim hiç hatırlamıyorum. Tek hatırladığım film, isminden dolayı "aaa İstanbul'la alakalı demek ki hadi girelim" deyip de girdiğimiz Constantine’di. Daha ilk sahnede toprağın altından bulduğu o efsunlu bıçağı alıp yolun karşısına geçen adama arabanın çarptığı sırada korkuyla bağırmam, filmin İstanbul ile alakası olmadığının bir işaretiydi. Nereden bilebilirdim ki şeytanın oğlunun dünyaya geçmeye çalıştığının anlatıldığını 🤦♂️. Korka korka ama zevkle izlediğimi hatırlıyorum.
"My name is Constantine. John Constantine, asshole."
Korkunun k'siyle arası hiç olmayan, ilk ve son izlediği korku filmi Halka olan ben bile hala severim Constantine’i. Aklıma geldikçe de bazı sahnelerine bakarım. Hatta bu yazıyı yazma sebebim de bu film. Geçenlerde Netflix üyeliğimi tekrar aktif etmiştim. Ne var ne yok acaba diye şöyle bir karıştırırken karşıma çıkınca birden anılarım canlandı. İzlerken de dur dedim bir blog karalayayım.
O yıllardan bir film daha hatırlıyorum ama ismi bende yok şu an. Hikayesi var. Arkadaşlarla hadi sinemaya gidelim dediğimiz günlerden bir gündü. Ve haberlerde Kingdom of Heaven'ın sinemalara geldiğini duymuştum. Seanslara bakınırken yer olmadığını görmüş, ya gelmişken bari başka birine girelim demiştik. İnternet filan yok tabi, filmin sadece afişine bakıp, oradan anladığımız kadarıyla güzel olup olmadığına karar verip seçiyoruz. Aslında şu an bunun ne kadar güzel bir his olduğunu düşünüyorum da tadı bambaşka bir şeymiş. Neyse, Selahaddin'in filmine giremeyince biz de başka bir filme girdik, bir şeyler izlemeden de geri dönmek istemedik. Sanırım genç bir terapistin hikayesiydi. Başlangıçta güzel gidiyordu ama bu terapistin yaşlılara seks eğitimi veren bir cinsel terapist olduğunu anladıktan sonra salondaki herkes dahil bendeki film de koptu 😂. Sadece terapistlikle de kalmıyordu sanırım fiziksel hareketler eğitimi de veriyordu. Filmin sonunu getirmeden güle güle arada çıkmıştık. Şu an IMDb’den bulmaya bile korkuyorum o yüzden bakmayacağım 😅.
Bizim üniversitenin Yunus Emre Kampüsü’nde harika bir sinema salonu daha vardı. Sadece sinema için değildi gerçi, çok amaçlıydı. Konferans, tiyatro, konser, bilimum sahne sanatları icra edilirdi. Hala da öyledir muhtemelen. Haftada bir iki defa ve akşam geç saatlerde oraya da film gelirdi. Ama vizyondakiler değildi sanırım. Güzel filmlerdi yine de. Ve çok ucuzdu çarşıdaki sinemalara göre. Yine yanlış hatırlamıyorsam çarşıdakiler 6-7 liraydı, üniversitedeki salonda ise 2-3 liraydı. Çarşıdakiler de pahalı gelmiyordu açıkçası bana öğrenci olmama rağmen. Şimdiki bilet fiyatlarının yanında o zamanlar çerez parasıydı.
Geceleri o güzelim kampüse girmenin tek yolu bir etkinliğin veya kütüphanenin açık olmasıydı. Film izledikten sonra kampüsün çıkış kapısına doğru yürümek o zamanlar zevk aldığım ender şeylerdendi. Ben Eskişehir'i özledim.