Bir Dinozorun Anıları ve Gezileri
date
Nov 15, 2024
slug
bir-dinozorun-anilari-ve-gezileri-mina-urgan
status
Published
tags
book
trip
summary
Mîna Urgan’ı ve kitaplarını ilk kez, bu yaz arkadaşlarla Gökçeada’ya inmeden hemen önce vapurun limana yanaşmaya başladığı sırada duydum. Dalgaların ada coğrafyasına bıraktığı izlere bakınırken Abdullah bahsetmişti: “Gezilerini mutlaka okumalısın.” Ama gezilerini anlattığı kitabın ikinci kitap olduğunu, hatırat ve tarihle ilgili olduğumu bildiğinden istersem ilk kitabına da göz atabileceğimi söylemişti.
type
Post
Mîna Urgan’ı ve kitaplarını ilk kez, bu yaz arkadaşlarla Gökçeada’ya inmeden hemen önce vapurun limana yanaşmaya başladığı sırada duydum. Dalgaların ada coğrafyasına bıraktığı izlere bakınırken Abdullah bahsetmişti: “Gezilerini mutlaka okumalısın.” Ama gezilerini anlattığı kitabın ikinci kitap olduğunu, hatırat ve tarihle ilgili olduğumu bildiğinden istersem ilk kitabına da göz atabileceğimi söylemişti. Bir gezinin arefesinde, bu dünyadan göçmüş denize sevdalı bir gezginin yıllar önce anlattığı hikayeleri çok merak etmiştim.
İskeleden denize atladığımız günlere veda edip eve döndüğümde; ölmeden üç sene önce yazmaya başladığı Bir Dinozorun Anıları’nı ve ilk kitabının bu kadar çok okunmasına anlam veremedikten sonra yazdığı Bir Dinozorun Gezileri’ni okumaya başladım. Ben de bu kadar mükemmel bir anlatıcıyla neden daha önce tanışmadığıma anlam veremedim.
Urgan'ın anılarını ve gezilerini okurken sadece bir yazarın değil aynı zamanda sanki bir tarihçinin, sıkı bir okurun, az parayla dünyayı dolaşan bir gezginin, sağlam bir gurmenin, iyi bir yüzücünün ve en önemlisi kendi dünyası içerisinde hayatı dolu dolu yaşamış bir insanın hikayesine tanık oluyorsunuz. Keskin zekası, mizah anlayışı, yemeğe olan düşkünlüğü, denize sevdası, okumaya olan aşkı ve anlatımındaki akıcılığı okuyucuyu adeta onunla birlikte mavi bir yolculuğa çıkarıyor; yakın tarihin daha önce muhtemelen duymadığınız derinliklerine götürüyor.
Anılarında yaşlılığından başlayarak, çocukluğunu, okul hayatını, gençliğini, Türkiye'nin siyasi ve kültürel dönüşümlerine tanıklık ettiği yılları, akademik kariyerini ve edebiyat dünyasındaki deneyimlerini okuyoruz. Gezilerinde ise İngiltere'den Fransa'ya, İtalya'dan Amerika'ya, Anadolu’dan Sovyet Rusya’ya uzanan renkli ve deneyim dolu bir dünya turu yapıyoruz. Her iki kitapta da Urgan'ın entelektüel birikimi, keskin gözlemleri ve esprili anlatımı okuyucunun zihninde harika bir iz bırakıyor.
Öyle ki okurken arka sayfada ne anlatacağını merak edercesine "acaba okuduğum kitabın ne kadar iyi olduğunun farkında mıyım" diye düşünmeden edemiyor; cümlelerin ahenginden ve kelimelerin tıkırtısından müthiş bir haz duyuyorsunuz.
Bu iki kitap sadece bir yazarın hayatını ve gezilerini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda 20. yüzyıl Türkiye'sinin ve dünyasının panoramasını da sunuyor. Urgan'ın anlatımında tarih, edebiyat, politika ve gündelik yaşam iç içe geçiyor; Falih Rıfkı'dan Neyzen Tevfik'e, Necip Fazıl'dan Abidin Dino'ya, Ahmet Hamdi'den Nâzım Hikmet'e, Atatürk'ten Sabahattin Eyüboğlu'na, Yahya Kemal’den Halide Edip’e, annesinden dadısına uzanan onlarca kendi şahsına münhasır isimle okuyucuya zengin bir kültürel mozaik çiziyor.
Konuları birbirine bağlamasına hayretle baktığım, hemen hemen her bölümünde şaşkınlığımı gizleyemediğim anılarından ve gezilerinden çok fazla anekdot paylaşmak isteseydim neredeyse kitapların tamamını —telif haklarından dolayı tutuklanmak pahasına— buraya yazmak zorunda kalırdım. Yakın tarihimize çok renkli bir pencereden bakmak isteyen herkese Mîna Urgan’ı okumaya tavsiye ederken yazımı onun dinozorluğa olan övgüsüyle bitiriyorum.
Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım? Tam tersine baş kaldırırım, direnirim böyle bir çağa karşı. Bu yüzden dinozorlukla suçlanmam da vız gelir bana. Çünkü ben dinozoru tarih öncesi çağların nesli tükenmiş bir hayvanı olarak değil; geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentezler yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratık olarak tanımlıyor, dinozorluğumla övünüyorum.